TÜRK İSLAM ÜLKÜCÜLERİ- ÜLKÜCÜ KİMDİR


HTML Türk Bayrağı KodlarıHTML Türk Bayrağı Kodları

TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ, KAHRAMAN ŞEHİT VE GAZİLERİMİZİN OMUZLARI ÜZERİNDE YÜKSELMİŞTİR. BU MİLLET, ŞEHİT VE GAZİLERİMİZİN KAHRAMANLIKLARI VE FEDAKÂRLIKLARI İLE HUZUR VE BARIŞ İÇİNDE YAŞAMAKTADIR. HER KARIŞ TOPRAĞI ŞEHİT KANIYLA SULANMIŞ MUKADDES VATAN TOPRAKLARININ SAVUNULMASINDA VERİLEN EMSALSİZ MÜCADELEYİ BÜYÜK TÜRK MİLLETİ, MİNNETLE ANACAK VE BİZLERE BIRAKILAN MİRASA SONSUZA KADAR SAHİP ÇIKACAKTIR. BAŞTA ATATÜRK VE SİLAH ARKADAŞLARI OLMAK ÜZERE, AZİZ ŞEHİTLERİMİZİ VE EBEDİYETE İNTİKAL EDEN GAZİLERİMİZİ RAHMETLE, ANIYORUZ. BİZ ATATÜRKCÜ TÜRK GENÇLERİ OLARAK DİYORUZKİ.ALLAH'A , KUR-AN'A , VATANA VE BAYRAĞA YEMİN OLSUN. ŞEHİTLERİM,GAZİLERİM EMİN OLSUN, ATATÜRKCÜ TÜRK GENÇLİĞİ OLARAK , İÇ VE DIŞ DÜŞMANLARA KARŞI MÜCADELEMİZ SÜRECEKTİR. MÜCADELEMİZ SON NEFER,SON NEFES VE SON DAMLA KANA KADARDIR. MUHTAÇ OLDUĞUMUZ KUDRET DAMARLARIMIZDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE" . YAKUP KAVAKCI

HTML Türk Bayrağı Kodları ELİNE ,DİLİNE VE BELİNE SAHİP OL.. HTML Türk Bayrağı Kodları
   
  YAKUP KAVAKCI
  MAHMUD HAN(1)
 
Türk Sultanları

Babası İkinci Mustafa Han
Annesi Saliha Sultan
Doğumu 2 Ağustos 1696
Vefatı 3 Aralık 1754
Saltanatı 1730-1754
MAHMUD HAN-I
    Osmanlı Sultanlarının yirmidördüncüsü ve islam halifelerinin seksen dokuzuncusu. 1696'da edirne Sarayı'nda dünyaya geldi. Okul çağına geldiği zaman babasının hocası Şeyhülislam Feyzullah Efendi de dersler aldı. Şehzadeleğinde yüksek fen ve din ilimlerini öğrenerek yetişti. Babasının tahttan indirilmesinden sonra padişah olan amcası Üçüncü Ahmed Han da, Şehzade Mahmud'un yetiştirilmesine özel bir itina gösterdi. Nihayet Üçüncü Ahmed'in Patrona ayaklanmasıyla saltanattan indirilmesi üzerine, 2 Ekim 1730 da tahta çıktı. Üçüncü Ahmed Han saltanattan çekilirken yeğenine uzun uzun nasihatler etti ve tavsiyelerde bulundu.

   Sultan Mahmud saltanatanın ilk günlerinde devletin önemli mevkilerini ellerine geçirmiş bulunan asi patrona Halil ve adamlarını şiddetle cezalandırdı. Böylece İstanbul'da emniyet ve asayişi sağladıktan sonra, amcası zamanında başlayan İran harpleriyle meşgul olma imkanını buldu. Osmanlı kuvvetleri İran seraskeri Ahmed Paşa ile Erzurum valisi ve Revan seras- keri Hekimoğlu Ali Paşa kumandası altında iki koldan harekete geçti. 30 Temmuz 1731'de Kirmanşah alındı. 15 Eylül'de Kurican sahrasında İran kuvvetleri bozguma uğratıldı. Urmiye ve Tebriz ele geçirildi. İran Şahının sulh istemesi üzerine Ocak 1732'de Ahmed Paşa antlaşması imzalandı. Buna göre aras nehri iki devlet arasında hudud kabul edilirken,Revan, Gence, Nahcivan, Bitlis, Şirvan ve Dağıstan Osmanlılara, Tebriz, Kirmanşah, Hemedan, Luristan ve Erdelan eyaletleri ise İran'a bırakıldı. Ancak 1733'de İran'da iktidarı ele geçiren Nadir Şah, Osmanlıların eline geçen bölgeleri almak için tekrar savaş açtı. 1735'de Arpaçay'da yapılan muharebeyi Osmanlılar kaybetti. Gence, Tiflis ve Revan İran'ın eline geçti.

   Osmanlı Devleti'nin doğuda İran ile mücadelesini fırsat bilen Avusturya ve Rusya da iki cepheden harekete geç- mişti. Azak kalesini ele geçire Ruslar, Osmanlı kuvvetlerinin toparlnmasın meydan vermeden Gözleve, Kılburun ve Urkapı'yı da işgal ettiler. 12 Temmuz 1737'de harakete geçen Avusturya ordusu ise, Bosna, Sırbistan ve Eflak'a girdi. Bu mağlubiyet- ler ve düşmanın girdiği yerlerde büyük tahribat ve mezalim yapması, Sultan Mahmud Han'ı son derece üzdü.sadarete getirdiği Muhsinzade Abdullah Paşa'yı Rusya üzerine, Hekimoğlu Ali Paşa'yı da Avusturya üzerine sefere memur etti. Muhsinzade sür'atli bir hareketle Özi ve Kılburun kalelerini ele geçirirken, Hekimoğlu Ali Paşa ise Banyaluka'yı kuşatan Avusturya kuvvetlerine büyük bir darbe indirdi. Yapılan savaşta Avusturya kuvvetlerinin asker zayiatı 60 bin did. Hekimoğlu Paşa'nın bu zaferi İstanbul'da büyük bir sevince yol açtı. Bu zaferler üzerine Avusturya ve Rusya barış istemek zorunda kaldı. Nihayet 18 Eylül 1739 da yapılan Belgrad antlaşmasıyla Avusturya ile Tuna ve Sava nehirleri hudud kesildi. Rusya ise Azak kalesinde donanma bulunduramayacaktı.

   Avrupa devletleriyle anlaşmalar sağlayan Birinci Mahmud Han, yeniden İran üzerine döndü. Nadir Şah, bu vaziyet karşısında Osmanlılarla başedemeyeceğini anlayınca, Kasr-ı Şirin antlaşması maddeleri üzerinden anlaşma teklifinde bulundu ve bu istek kabul edildi(1746).

   Zor bir dönemde padişah olmasına rağmen ülke içinde ve dışında huzuru sağlayan, Osmanlı Devleti'ne azamet devri yaşatan Birinci Mahmud Han, 13 Aralık 1754'de hastalığına rağmen çıktığı, Cuma namazından dönerken, Demirkapı'da at sırtında vefat etti. Yeni Camii'de babası Sultan İkinci Mustafa'nın yanına gömüldü.

   Çok zeki, anlayışlı, hamiyetli, lütufkar ve merhametli bir zat olan Mahmud Han, hadiseleri sonuna kadar takib eder, devlet işlerinde mutlaka istişarede bulunur, acele etmez ve telaş göstermezdi. Aleyhte gelişen Rusya ve Avusturya harplerini tayin ettiği değerli kumandanlarla lehine çevirmesini bildi. Yeniliği sever ve memleketi bu yolda yükseltmeğe gayret ederdi. İlim, san'at, edebiyat meclislerindeki sohbetlere katılır ve Sebkati mahlası ile şiirler yazardı.

   Sultan Mahmud Han, ülkede pek çok imar faaliyetlerinde bulundu. Devrinde ilim, kültür ve san'at sahalarında kıymetli eserler yazıldı. Beşiktaş'da Arab iskelesi Camii, Rumeli Hisarı'ndaki İskele Camii, Yalı Köşkü ve Yıldıztepe mescidleri yaptırdığı bazı eserlerdir.
 
  Bugün 23 ziyaretçi (55 klik) kişi burdaydı! Secure webcounter
Malatya Hava durumu
Malatya Hava durumu

YAKUP KAVAKCI

İSTİKLAL MARŞI

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman Irkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarmız sonra helal...
Hakkdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım?.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları enginlere sığmam, taşarım.

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş Yurduma alçaklara uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiğin günler hakk'ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda
şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Canı cananı bütün varmı alsa da hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerihamdan, ilahi, boşanır kanlı yaşım,
Fışkırır Ruh-i mücerred gibi yerden naş'ım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı?Hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

Mehmet Akif Ersoy





BU TASARIM YAKUP KAVAKCI TARAFINDAN YAPILMIŞTIR